İlkokul Öğrencileri Bilgisayar Programcılığı Öğrenmeli mi?
Bülent Avcı
Çocuklar insanlık ailesinin en kırılgan gurubunu oluşturur. Seçme şansları yoktur; ne ailelerini, ne doğdukları ülkeyi, nede kendi isimlerini. Kâr hırsının bütün insani değerlerin üzerinde tutulduğu neoliberal dünyada, çocuklar şiddetten, savaşlardan, yoksulluktan, gıdasızlıktan yada besin değerini yitirmiş yiyeceklerden, park ve oyun alanlarının yok edildiği betonlaşmış şehirlerden mustariptirler.
Eğitim çocukların en kırılgan olduğu alanlardan biri. Çocuklar için en iyisinin ne olduğunu bildiğini iddia eden yetişkinlerin belirlediği eğitim dünyasına hapsolur çocuklar. Yetişkin dendiğinde yanlış anlaşılmasın; burada yetişkin aynı zamanda muktedir olandır. Kastettiğimiz yetişkinler küresel dünyanın efendileridir. Vatandaşın ödediği vergilerle finanse edilen eğitimin nasıl olması gerektiğine, neyin öğretilip öğretilmeyeceğine ve nasıl öğretileceğine kendi çıkarları doğrultusunda karar veren yetişkinler bunlar. Bill Gates gibi (senin benim üyesi olmadığı) zenginler kulübünün yüksek profilli üyeleridir bunlar.
Küresel dünyanın efendileri son on yıldır başta Amerika ve İngiltere’de olmak üzere eğitimde STEM (science technology engineering mathematics) yanı (bilim teknoloji mühendislik matematik) kampanyaları yapıyor. Bu kampanyanın en önemli ayaklarından biride bilgisayar programlama derslerinin ilkokul müfredatına dahil edilmesi. Çocuklar ilk okulda programcılık dersi okuyacak yani. Amerika da IT firmalarınca empoze edilen bu akım yavaştan ve derinden , Türkiye’nin de dahil olduğu, dünyanın diğer ülkelerine de pazarlanıyor.
Google da ‘should kids learn coddind?’ cümlesiyle basit bir arama yaptığınızda aynı ağızdan çıkmışçasına benzer şeyleri söyleyen sayısız web sayfası çıkar karşınıza. IT alanında kalifiye eleman sayısındaki artışın ülkelerin küresel rekabet gücünü artıracağını ve bu yüzden STEM eğitimine odaklanmak gerektiği türünden içi boş argümanlardan başka bir şey yok ellerinde. Örneğin Amerika’da 2022 de mezun olacak toplam mühendis sayısı piyasanın ihtiyaç duyduğunun tam altı katı. Yanı piyasadaki mühendis sayısı an itibarı ihtiyacın çok üzerinde.
Peki bu akımın küresel ölçekte reklamını yapan (Microsoft, IBM, Apple gibi) uluslararası dev IT firmalarının çıkarları nedir? Bu konuda yapılan eleştirel çalışmalara baktığımızda şöyle bir tablo var ortada. Yapılan onca kampanya ve lobi çalışmalarına rağmen IT sektöründe maaşlar yüksek: özellikle Amerika’da durum böyle. Bu sektörde maaşları düşürmenin en kestirme yolu piyasaya ihtiyacın çok üstünde bilgisayar teknisyeni, mühendisi ve programcısı pompalamak. Örneğin bir ülkede 100 programcıya ihtiyaç varken siz piyasaya eğitim yoluyla 400 tane programcı sürerseniz, işverenin her pozisyon için dört tercihi olur ve bu da sektördeki maaşları aşağıya çeker. Herhalde söylemeye gerek yok, buda işverenin işine yarar çalışanın değil.
Küresel dünyanın çarkında sadece bir dişli olmanın ötesine geçemeyen Avrupa ve Kuzey Amerika üniversitelerinde çalışan üçüncü dünya kökenli akademisyenlerin bir kısmı da memleketlerinde bu akımın sözcülüğünü yapmaktalar. New York Üniversitesinde akademisyen olan Selçuk Şirin de durumdan vazife çıkartıp Türkiye’de de anaokulundan başlayıp bilgisayar kodlama dersinin konulmasının ne kadar ‘önemli’ olduğundan dem vurmakta. (https://www.haberturk.com/prof-dr-selcuk-sirin-den-milli-egitim-bakani-ziya-selcuk-ile-ilgili-aciklamalar-2069557)
Bu ilk bakışta son derece olumlu bir girişim gibi dursa da, olaya biraz daha yakından ve dikkatle baktığımızda bambaşka bir tablo çıkmakta karşımıza.
Konu üzerinde herhangi bir pedagojik araştırma var mı?
İlkokul öğrencisi niye bilgisayar programcılığı öğrensin ?
Bu akımın-önerinin kamu yararı nedir?
Çocukların duygusal, sosyal, zihinsel, bilişsel gelişiminde programlama öğrenmenin nasıl bir faydası olabilir?
Bu soruların araştırmaya dayalı hiçbir cevabı yok. Konuya piyasanın ihtiyaçları söylemi yerine öğrencilerin insani ihtiyaçlarını temel alarak bakarsak, bilgisayar programcılığı bir meslek dalıdır ve liseden önce, yani ilk ve ortaokulda ne gereklidir ne de pedagojik açıdan uygundur. Çocuklarımız dünyanın neresinde olursa olsun ilk okulda temel okuryazarlık ve yaratıcılık yetilerini geliştirmelidir. Okul ortamı çocuklarımızın evrensel değerleri öğrenip benimseyeceği ve her yönüyle gelişebilecekleri ortamlar hazırlamalıdır.
Ama gelin görün ki zenginler kulübünün-Bil Gates gibi- has üyeleri için bizim çocuklarımız sadece birer üretim girdisidir; insani bir değerleri yoktur. Ellerinde bulundurdukları devasa politik güçle devlet okullarının demokratik misyonunu tasfiye edip, okulları çırak-yetiştirme merkezlerine dönüştürmekteler. Yukarıda saydığımız yetilerin bu insanların gözünde pek bir önemi yoktur. Çünkü onların çıkarlarına hizmet etmez. Amerika’da başlayıp bugünlerde Türkiye’de de popüler olmaya başlayan bilgisayar programcılığı derslerinin ilkokul müfredatına dahil edilmesi uluslararası şirketlerin kendi çıkarları doğrultusunda okulları işgal edip kullanmalarından başka bir şey değildir.
Bizler eğitimin demokratik ve sosyal misyonuna inananlar: veliler, öğretmenler akademisyenler küresel elitlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin dayatmalarına her platformda karşı çıkıp alternatifler sunmalıyız.
Çocuklar ilkokulda bilgisayar programcığını değil ama:
-Empati yapmayı,
-Eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi ,
-Sorumluluk almayı,
-Barışın, cömertliğin ve dayanışmanın erdemini,
-İnsana, doğaya ve yaşama saygılı olmayı
-Kendini ifade etme ve haksızlıklara karşı çıkma cesareti göstermeyi
Öğrenebilmeli ve tecrübe edebilmelidirler.
Dr. Bülent Avcı
Seattle, WA