Press "Enter" to skip to content

Forum / Öğretmenliğin 12 Eylül Öncesi ve Sonrası

 

 

 

 

 

http://hometownheroesrun.com/lib/god-in-himself-aquinas-doctrine-of-god-as-expounded-in-the-summa-theologiae Öğretmenliğin 12 Eylül Öncesi ve Sonrası

Cumhuriyetin kurulma ve olgunlaşma aşamalarında, belki de, en önemli görevi öğretmenler üstlendi. Büyük şehrin kenar mahallelerinden Anadolu’daki en ücra kasaba ve köylere kadar ülkenin her yanına aydınlanma değerlerini taşıyan insanlardı öğretmenler; düzgün bir gelire sahip, toplum içinde saygınlıkları olan-fikirlerine itibar edilen insanlardı öğretmenler. Özellikle kırsal kesimlerde görev yapanlar bulundukları yerlere kültürel-sosyal zenginlik katmaktaydılar.

Bugün kinin aksine, o dönemde genel toplumsal algı eğitime, bilgiye ve öğretmenlik mesleğine, paranın satın alamayacağı değerler atfediyordu.

Birbirine bağlı iki temel sebepten dolayı bu süreç 12 eylül faşist darbesiyle birlikte fiili olarak bitti. Birincisi, cumhuriyet rejimi kurucu ve taşıyıcı bir unsur olarak öğretmelere ihtiyaç duymuyordu artık. Eğitim yoluyla gelen toplumsal bilinç düzeyi, giderek artan bir oranda dönemim Türkiye’sine özgü yarı-sömüre tipi faşizme hayat veren kapitalist düzeni reddediyor ve sosyalist seçenekler oluşturmaya çalışıyordu. Demirel’in meşhur deyişiyle toplumun sosyal gelişmişliği ekonomik gelişmişliğin önüne geçmişti. Eğitimim aydınlanmacı-demokratik misyonunun kademeli olarak tasfiyesi şarttı. Normalde çok zor becerilebilecek bu süreç, asker postallarının gölgesinde tereyağından kıl çeker gibi olup bitti.

İkincisi, dünyanın efendileri kapitalizmin 1930’larda girdiği buhranı çözme amaçlı  çalışmalarını tamamlamış ve sosyalist cepheye öldürücü darbeyi vuracak plan ve programı, 1980’lerin başında, Amerika’da Reagan’ın, İngiltere’de, Thatcher’ın önüne koydu. Kapitalizmin bir aşaması olarak-Neoliberalizm (yeni-sağ) diye kavramsallaşacak olan bu ideolojik-politik duruşa göre, kamu eğitimi aşamalı olarak tasfiye edilip özelleştirilmeliydi; öğretmelerin akademik özgürlüğü, bağımsızlığı ve otoritesi yok edilmeliydi. Öğretmen, bu görüşe göre-dükkanda cep telefonu tanıtan-satan eleman gibi- önceden paketlenmiş bilgiyi-dersi öğrenciye satmaya çalışan basit bir eleman olmalıydı.

İşte faşist darbe bu gerici değişimlerin, namluların gölgesinde, sorgusuz-sualsiz gerçekleşmesine olanak sağladı. Öğretmen kutsal bir mesleği icra eden kişi olmaktan, gemisini kurtaran kaptana dönüştürüldü. Bu sürecin en büyük ironilerden birisi, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinin, o dönem yeni-yeni palazlanan, badem bıyıklı ve takunyalı  Gülenci öğretmeler tarafından ‘öğretilmesiydi’. Öğretmenlik mesleğinin saygınlığını yitirmesi sürecinde bugün fetö   diye anılan örgüte bağlı çalışan ‘öğretmenlerin’ günahı büyüktür.

Ve fakat şunu da belirtmek gerekir ki öğretmenlik mesleğinin tabutuna son çiviyi çakan dershanecilik sürecidir. Bu tasfiye-dönüşüm sürecine, sağcısından solcusuna, laikinden dincisine ve apolitiğine kadar tüm öğretmenlerin katkısı var. Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı aslında bizzat öğretmenlerin eliyle ayağa düşürüldü. Çalıştığı devlet okulunda öğret(e)mediği matematiği fiziği, yüz metre ilerideki bir dershanede öğretebileceğini ve bu yolla zengin olabileceğini düşünen öğretmenler…

Bugün kadrolu öğretmenlerin aşamalı olarak emeklilik yoluyla tasfiye edildiği ve yerlerine iş güvencesi olmayan vekil-öğretmenlerin istihdam edildiği bir eğitim düzeni iyice oturmuş vaziyette. Öğretmenlerin  maaşları yoksulluk sınırının altında; çalıştıkları okullarda söz ve karar süreçlerinin tamamen dışındalar. Her sabah işini kaybetme korkusuyla okula gidip derse giren bir öğretmenin ne kendine bir hayrı dokunur, ne öğrencisine nede ülkesine.

Peki bu durum ve vaziyet karşısında ne yapmalıyız. Vatandaşlar, ve tüm demokratik oluşumlar-hareketler ilerici-demokratik kamu eğitimin kararlılıkla talep etmeli ve bu yolda somut adımlar atmalıdır. Eğitim sendikaları alt-örgütler kurup öğretmenliğin akademik özerklik ve otoritesini geri kazanımı yönünde ülke kamuoyunu etkileyecek eğitim faaliyetleri ve doğrudan eylemler gerçekleştirmelidir. Tüm bu çabalar ülke çapında yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak  şekillenmeli ve sürmelidir.

 

Dr. Bülent Avcı
Seattle, WA

Kasım 2020

 255 total views,  1 views today

Copyright © 2020 | Design & Development Serdar Kurtoğlu