Pandemi Sürecinde Amerika’da Uzakta Eğitim
Bu yazıda olayı teorik bir dile boğmadan bir eğitimci olarak pandemi sürecine ilişkin deneyimlerimi kısaca paylaşacağım. Bundan tam bir yıl önceydi. Herkesin Covid-19 salgınını konuştuğu günlerdi. Perşembe günü okul çıkışı göl kenarında yürüyüşe çıkmıştım. Cep telefonuma sesli bir mesaj düştü. Washington da okullar Covid-19 yüzünden tatil edilmişti…
Büyük bir bilinmezlik vardı ve kimse tam olarak ne olacağını ve ne yapılması gerektiğini kestiremiyordu. Restoranlar, marketler, alışveriş merkezleri ve giderek park ve bahçeler halka kapatıldı. Maske ve mesafe zorunluluğu getirildi. İlk olarak çocuklara E-mail üzerinden ödevler göndererek eğitimi sürdürmeye çalıştık… Yarım yamalakta olsa 2019-2020 okul yılını bitirdik. Üniversite düzeyinde bir dersim vardı; ama o zaten online olduğu için aynen devam etti…
Birçok eğitimci için Temmuz tatil zamanıdır. Fakat eğitimciler geçen Temmuz tatile gidemedik; evin arka bahçesi her yerden daha cazipti… En azından maske takmadan oturup dinlenebileceğimiz bir yer oldu. Zaten maskenin herhangi bir koruyucu etkisinin olup olmadığından, birçokları gibi, hiçbir zaman emin olamadım.
Eylül 2020 de okullar tekrar online olarak faaliyete geçti. Tüm eğitim ve yönetim faaliyetleri online-Zoom yada MSteam üzerinden yapılmaya başlandı. Bu süreçte eğitim dünyası alışık olmadığı türden zorluklar yaşamaya başladı ve çoğu zaten bilinen toplumsal ve ekonomik gerçekler bir kez daha su yüzüne çıktı. Amerika genelinde devlet okullarındaki öğrencilerin yüzde kırkının uzaktan eğitime olanak sağlayacak internet bağlantısı olmadığı anlaşıldı. Bu oran benim çalıştığım bölgede yüzde 45lere dayanmış vaziyetteydi. Öğrencilere laptop ve internet erişiminin sağlanması 3-4 ayı buldu.
İşe gitmek zorunda olan ve çocukları evde tek başına bırakamayan veliler için pandemi ye uygun etüt merkezleri açıldı her semtte; ve ebetteki buralara zengin çocukları gidebildi. Yoksul çocuklar ise çoğu zaman evde anne-baba gözetimi olmaksızın online ortamda derslere bağlansalar da, pek bir şey öğrenmedikleri aşikardı. Elbette ki bu süreçten herkes etkilendi ama yoksullar bu durumdan en çok mağdur olanlardı.
Uzaktan eğitimin ilk günlerinde öğrenciler Zoom dersleri sırasında kameralarını kapalı tutmayı tercih etti; tüm ısrarlara rağmen öğrencilerin büyük bir çoğunluğu kameralarını açmadı. Sendikanın veliler ve öğrencilerle yaptığı araştırmaya göre kamerayı açmak istemeyen öğrencilerin tamamı yoksul aile çocuklarıydı ve oturdukları evin arkadaşları tarafından görülmesini istemiyorlardı; kamerayı açan öğrenciler orta-üst sınıf ailelerden gelen ve yaşadıkları mekanın görüntüsünü paylaşmaktan çekinmeyenlerdi. Yoksuların yoksulluklarından utandırıldığı bir ülkedir Amerika. Zalimin değil kurbanın suçlandığı bir diyardır Amerika…
Eğitimciler ister istemez yüz yüze eğitimdeki alışkanlıklarını tekrar etmek istediler ilkin. Ama teknoloji ortamında tüm bunları bir kez daha gözden geçirmek gerekecekti. Sınıfta öğrencilere soru sorarsın ve tartışmayı, soru-cevap seanslarını yönetirsin öğretmen olarak. Ama Zoom ortamında sınıfa sorduğun soruya bir anda 10 öğrenci cevap verdiğinde bu işin böyle olamayacağını, yazılı (chat-box) mesaj seçeneğini kullanmak durumunda olduğumuzu öğrendik; Tablet PC ne OneNote uygulamaları ile yazı tahtası oluşturmayı, modüler video dersleri kaydetmeyi öğrendik; tüm müfredatı Canvas benzeri eğitim-bilgi tabanı uygulamaları üzerinden öğrencilerin erişimine açık tutmayı sağladık… Ama günün sonunda mevcut yıllık müfredatın ancak yüzde yirmisini işleyebildik.
Online ortamda test-ölçme ve değerlendirme durumları bir çok sorun ve soruyu beraberinde getirdi. Öğrencinin, klasik ifadeyle, kopya çekip çekmediğini anlamak imkansız hale geldi. Bazı velilerin sınav anında özel öğretmen tuttuğu ve bu sayede yüksek notu garantiledikleri şeklinde söylentiler dolaştı ortalıkta. Parayı veren düdüğü çaldı ve yoksul aile çocukları bir kere daha mağdur oldu.
Online eğitim ile dijital dünyanın baskıcı ve yabancılaştırıcı yüzü bir kez daha ve çok daha somut bir şekilde belirdi. Eğitim son tahlilde sosyal bir faaliyet olduğu ve hiçbir dijital ortamın yüz yüze eğitimin yerini tutamayacağı çok net olarak anlaşıldı. Çocuklar okulda sadece matematik fizik öğrenmez. Teneffüste arkadaşları ile oynarken kendisinin başkasındaki yansımasını görür; aynı fiziksel mekanda diğerleri ile beraber olabilmeyi ve onlara saygı duymayı paylaşmayı öğrenir; kavga edince barışmayı öğrenir; okula giderken, okulda ve sonrasında mecburen fiziksel faaliyetlerde bulunur… bu liste uzatılabilir. Online eğitimde bunların hiçbiri yoktu. Saatlerce ekran başında öğretmenin söylediğini takip etmeye çalışan çocuklar; bilgisayar önünde uyuyakalanlar mı arasın, ekranın altından saklanıp cep telefonundan oyun oynayanlar mı…
Eğitimin en temel unsuru öğretmendir; müdür ve yöneticiler sadece destekleyici faktördür. Hayatında daha önce hiçbir online-eğitim deneyimi olmayan müdür ve yardımcılarının, pandemi sürecinde online eğitim sırasında öğretmen-performans değerlendirmesi yaparken içine düştükleri trajikomik durmalar bir kez daha gösterdi ki öğretmen eğitim sürecinin en önemli bileşenidir; akademik özgürlüğü ve otoritesi olmayan öğretmenlerin yarattığı eksiklik hiç bir yönetici-müdür gideremez. Mevcut öğretmen-performans değerlendirme sistemleri öğretmenlik mesleğini aşağılayıcı bir nitelik taşımaktadır… Zoom derslerimden birinde eğitim müfettişi derse bağlandı ve öğrencilerin chat-box (sohbet-kutusu) yazdıklarını görmek istediğini söyledi. Bunun teknik olarak mümkün olmadığını, Zoom ayarlarının öğrenci mesajlarını sadece öğretmenin görebileceği şekilde ayarlandığını ve bunun eğitim müdürlüğünde bizzat kendi direktifi ve imzası ile hayata geçtiğini söyledim kendisine… müdür ve müdür yardımcıları derslere girmeye öğretmenliğin ne olduğunu unuturlar zamanla. Online eğitim süreci bir kez daha gösterdi ki müdür ve yardımcıları mutlaka haftada en az bir derse girmelidir.
Pandemi süreci büyüme çağında olan öğrenciler üzerinde olumsuz sosyal-psikolojik etkileri oldu. Uzun süre evde kalan ve sosyal ortamdan uzak duran öğrencilerde davranış bozuklukları ve depresyon emareleri görülmeye başlandı. Bu olumsuz etkilerin uzun dönemde daha belirgin olacağı söylenmekte.
Amerika’da her okul yılının sonunda merkezi olarak özel eğitim firmaları tarafından yapılan yılsonu sınavları vardır. Bu sınavlar okulların, öğretmenlerin ve yöneticilerin performans değerlendirmesi için kullanılır. Bu sınavların pandemiden dolayı, ülke çapında yürütülen kampanyalarla, bu sene iptal edilmesini talep ettik sendika olarak. Biden seçim kampanyasında iptal sözü vermişken eğitim firmalarının lobi faaliyetleri sayesinde sınavlar tekrar gündeme geldi. Özel eğitim firmaları bu testler sayesinde devletin eğitim bütçesinden, sadece pasifik kıyısındaki üç eyaletten (Kaliforniya, Origon, Washington), beş yüz milyon dolar civarında para alır. Pandemi yüzünden çocukların sınava hazır olmadıkları kimin umurunda; onlar paranın hesabında. Tamda bu sebepten eğitim asla özelleştirilmemelidir.
Sonuç olarak uzaktan eğitim deneyimi gösterdi ki eğitim sorunu teknoloji ile çözülebilecek bir sorun değildir. Bazen bir kara tahta, bir tebeşir ve yetkin bir öğretmen teknoloji denilen şeyin yapabileceğinden daha iyisini yapabilir.
Dr. Bülent Avcı
Washington, Seattle
660 total views, 2 views today