Press "Enter" to skip to content

MEKTEP-MEDRESE   Dr. Bülent Avcı

07.10.2025

Faşistler Öğretmenlerden Korkar mı?

Amerika’nın en büyük sendika federasyonu olan (AFT)-Amerika Öğretmenler Federasyonu başkanı Randi Weingarten eylül ayında, Faşistler Öğretmenlerden Niye Korkarlar isimli bir kitap yayınladı. Kitap öğretmenlerin toplumun demokratik değerlerinin oluşumu ve sürdürülmesi noktasında tarihsel süreçte oynadığı-ya da oynaması gerektiği, rolleri kapsamlı olarak inceliyor. Bu anlamda Trump hükümetini faşist olarak tanımlıyor ve eğitime ve öğretmenlere bilinçli olarak nasıl saldırdığını tartışıyor.

Kitabın eksik kaldığı iki nokta var.

Birincisi 1980lerden başlayarak Demokrat ve Cumhuriyetçiler devlet okullarını özelleştirip tasfiye etmek için iş birliği yapmışlardır. Sadece Trump özelinde cumhuriyetçileri suçlamak hakkaniyetli bir tutum olmaz.

İkincisi, günümüz dünyasında öğretmenlik büyük oranda profesyonellik vasfını yitirmiş bir meslektir. Bir avuç idealist öğretmeni saymazsak hem Türkiye’de hem de Amerika’da öğretmenler ve öğretim görevlileri kendine emredilenin dışında herhangi bir konuyu işlemekten-öğretmekten korkan, akademik özgürlüğü ve otoritesi kalmamış kişilerdir. Türkiye özelinde düşünüldüğünde, aldığı maaşla ay sonunu nasıl getireceğini bilemeyen ve hiçbir iş güvencesi olmayan vekil öğretmeler kime ne öğretebilir; faşistler bu öğretmenlerin neyinden korksun…

 Kitabın kısa bir değerlendirmesini yaparsak:

Faşistler Neden Öğretmenlerden Korkarlar — Özet ve Eleştiri

Yazar, faşist ya da otoriter rejimlerin—ABD bağlamında, Trump yönetimi dahil—öğretmenlere ve devlet okullarına saldırdığını çünkü öğretmenlerin yaptıklarından korktuklarını savunmaktadır: eleştirel düşünmeyi geliştirmek, akıl yürütmeyi teşvik etmek ve işleyen bir demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan demokratik ve yurttaşlık değerlerini öğrencilere aşılamak. Faşist rejimler, hakikatin ve bilginin tekelini elinde tutmayı arzular. Tarih boyunca kitapları yasaklama veya yakma, müfredatı kontrol etme ya da sansürleme gibi yöntemlerle eğitim demokratik gücünden arındırılmış ve öğretmenler itibarsızlaştırılmıştır.

Günümüz ABD’sindeki Taktikler

Yazara göre mevcut ABD yönetimi, kamu eğitimini zayıflatmak ve öğretmenleri hedef almak için çeşitli stratejiler kullanmaktadır:

  • Eğitim bütçelerinin sistematik biçimde kesilmesi
  • Charter okul gibi özelleştirme girişimlerinin desteklenmesi
  • Ebeveynleri öğretmenlere karşı kışkırtan ideolojik kampanyaların yürütülmesi

Faşistler Neden Öğretmenlerden Korkar?

Yazar, faşist sistemlerin itaatkâr bireylere ihtiyaç duyduğunu vurgular: Eleştirel düşünemeyen, çeşitlilik, eşitlik ve farklılıklara saygı gibi değerlerden habersiz insanlar. Oysa öğretmenler, öğrencilerin eleştirel yurttaşlar olmaları ve özne temelli demokratik bir toplum inşa etmeleri için gerekli beceri, değer ve eğilimleri geliştirmelerine yardımcı olur. Bu temel çelişki, eğitimcilere yönelik süregelen düşmanlığı açıklar. Yazar bu anlamda sıklıkla Nazi Almanya’sına göndermeler yaparak Trump hükümetinin faşist uygulamalarını ifşa etmeye çalışıyor.

Kitabın Eleştirileri ve Zayıf Noktaları

  • Zamansal belirsizlik: Yazarın geçmişten mi yoksa bugünden mi bahsettiği net değildir. Eğer argüman geçmişle ilgiliyse bu ayrı bir konu, fakat günümüzü betimlediği iddia ediliyorsa, kanıtların daha dikkatle incelenmesi gerekir.
  • 1980 sonrası partizan seçicilik: Amerika da devlet okulları ve öğretmenler yalnızca Cumhuriyetçiler tarafından değil, Demokratlar tarafından da saldırıya uğramıştır. Kitap, özellikle Trump üzerinden Cumhuriyetçileri eleştirirken Demokratların rolüne hiç değinmemekte, bu da kitabın inandırıcılığını zayıflatmaktadır.
  • Öğretmenlerin günümüzdeki mesleki statüsü: Eğitimi ciddiye alan herkes için açıktır ki günümüz öğretmenleri artık birer profesyonel olarak değil, yarı-vasıflı teknik işçiler olarak işlev görmektedir. Gerçekte eleştirel düşünmeyi veya yurttaşlık değerlerini öğretebiliyorlar mı sorusu tartışmalıdır; bunun yerine sınav odaklı öğretime zorlanmaktadırlar. Neoliberal, piyasa güdümlü eğitim politikaları, eğitimi basit bir “çıraklık / alıştırma” ya indirgemiş, öğretmenlerin mesleki vasıflarını kırparak onları bir tür ideolojik uyum ve itaat teknisyenine dönüştürmüştür. Başka bir deyişle, günümüz dünyasında öğretmenler artık insan gelişiminin koruyucu meleği değildir. Ne yazık ki bugün pek çok öğretmen, bilerek ya da bilmeyerek bu insancıl olamayan sistemin bir parçası hâline gelmiştir.

1980’den bu yana hem Demokratlar hem Cumhuriyetçiler, piyasa merkezli politikalar aracılığıyla kamu eğitimine saldırmıştır: Öğretmenlerin mesleki yetkinliğini törpülemek, baskıcı değerlendirme sistemleri dayatmak, özel şirketler tarafından uygulanan standart testleri zorunlu kılmak, öğretmenlerin akademik özgürlüğünü ve otoritesini ortadan kaldırmak, charter okullar ve dış hizmetlerle özelleştirmeyi yaygınlaştırmak. Böylece kamu okulları başarısızlığa mahkûm edilmiş ve ticarethanelere dönüştürülmüştür.

Ancak kitap bu bazı önemli gerçekliklere değinmemekte; Trump’a dar bir odaklanmayla, soyut biçimde “faşistler neden öğretmenlerden korkar?” sorusunu tekrar etmektedir. Daha ironik olan, yazarın son seçimde birçok öğretmenin Trump’a oy verdiğinin farkında olmamasıdır.

Kamu eğitiminin sistematik olarak zayıflatıldığı doğrudur. Neoliberal ve neokonservatif reformlar öğretmenleri, sendikaları ve okulları aynı anda hedef almıştır. Öğretmen sendikaları sıklıkla Demokrat Parti’yi desteklese de Demokratlar da belirleyiciliği yüksek merkezi sınavları, özelleştirmeyi ve şirket güdümlü reformları uygulamaktan sorumlu olmuştur.

Gerek Amerika’da gerekse de Türkiye’de eğer gerçekten öğrencilerin eleştirel düşünebilen, yaratıcı yurttaşlar olmaları için gerekli değerleri, tutumları ve becerileri geliştirdiği okullar istiyorsak—ve eğer gerçekten öğretmenlerin eleştirel düşünme, empati ve demokratik değerleri öğretebilmelerini istiyorsak—okullarımızı işgal eden neoliberal politikalara ve sermaye güçlerine karşı durmamız gerekir.


Dr. Bülent Avcı
7 Ekim 2025, Seattle, WA

 

Loading

Copyright © 2020 | Design & Development Serdar Kurtoğlu