01.10.2020
Yalnızlık, Çaresizlik ve Tarikat-Cemaat Mevzusu
Bülent Avcı
Gün geçmiyor ki tarikat yurt ve okullarından yeni bir cinsel istismar haberi gelmesin. Sayıları ve etki alanlarını tam olarak bilen yok, ama ülkenin hemen her yerinde varlar ve giderek büyümekteler… Kamuoyunun olup bitenleri tartışma biçimi, kapı eşiğinde çekirdek yerken yapılan gırgır-şamatanın bile gerisinde (TV-tartışma programlarından sosyal medyaya kadar) ve olayın kendisinden daha tuhaf. En geniş laik çevreler bu tip örgütlenmelerin ya tamamen kapatılmasını yada yasal hale getirilip kayıt ve kontrol altına alınmasını öneriyor. Sağcı-dinci faşist cenahta ise, aman bütün cemaatleri zan altında bırakmayalım, türünden martavallar sürüp gidiyor.
Burada oturduğum yerden bir martaval da ben sıkıp, ‘şöyle yapılsın böyle çözülsün’ diyecek değilim. Ben daha çok bu tip yapıları besleyen sosyokültürel, sosyoekonomik ve politik tarihsel-maddi koşullar ile ilgiliyim… Nasıl oluyor da, son on yılda ifşa olan onca cinsel istismar-tecavüz haberine rağmen, anne babalar çocuklarını böylesine yerlere ve kişilere emanet edebiliyor. Dahası, bu yapılar nasıl oluyor da ülkenin her tarafında kitlesel katılım sağlayabiliyor.
Bir ucundan tutup olup biteni anlamaya çalışırsak, çok eskilere gitmeden, 1980ler den başlayabiliriz. Bilindiği üzere, 12 Eylül dincilere-siyasal İslamcılara dokunmadı; onlar darbeyi hasarsız atlattı ve bunun kazandırdığı avantajlarla politik boşluğu doldurup geniş kitlelere ulaşacak imkanlara sahip oldu. Dış dengeler itibarı ile Amerika’nın yeşil kuşak projesi makro düzeyde bu oluşumlara yasal olmamalarına rağmen fiili bir meşrutiyet sağladı.
Neoliberalizm’in modern yüzü Özal’ın 24 ocak kararlarıyla devlet sosyal güvence alanlarından hızla geri çekildi: Devlet parasız yatılı okulları ve devlet yurtlarının sayısı sistematik olarak azaltıldı. Devlet okullarındaki eğitimin kalitesi bilinçli olarak düşürüldü. Üniversite hazırlık dershaneleri yaygınlaştı. Kısaca eğitim büyük oranda özelleştirilip yoksul halk yığınları tarikat-cemaat yapılarının sunduğu ‘eğitim’ imkanlarına muhtaç edildi. 1980’li ve 90’lı yıllar hatırlanacak olursa; parası olan (en geniş anlamda modern) orta ve üst sınıflar çocuklarını MEF¹ gönderebilirken, Gülencilere ait olan FEM² dershanesi yoksul çocuklara yatılı-yatısız kapısını açıyordu…
12 Eylül faşist darbesi kültürel ortamı çöle çevirdi. 1980-90 arasını yaşayanlar bilirler. Koca ülke küçük Emrah ‘şarkılarına-filmlerine’ esir edildi. İnsanların kolektif olarak düşünme ve hayal etme yetisi bu çoraklıkta kayboldu gitti… Sosyalist deneyler birbiri ardına çökerken, paranın imparatorluğu yavaştan ve inceden inşa edildi; insanların kalabalıkların içinde yalnızlaşması hız kazandı. Neoliberal (yeni-sağ) iktisadı uygulamalarla, yeni zenginler yaratılırken toplumun alt sınıfları giderek yoksullaştı. Yalnız, güvencesiz ve yoksul insanlar sığınacak yer aradı… Yani yoksul vatandaşlar tarikat ve cemaatlere devlet eliyle teslim edildi.
Büyük şehrin varoşlarında yada Anadolu’nun bir kasabasında yoksul bir insan-aile düşünün: sivil örgütlenme diye bir şey kalmamış, dayanışma ağları yok, gelecekten beklenti yok, dünya nimetlerinden faydalanma şansı yok, yaşamın anlamı desen-çölleşmiş kültürel ortamda o da yok… Böylesi bir ortamda tarikat-cemaat tipi yapıların insanı çekmesi gayet normal: insan ait olmak, ‘anlamlı’ bir bütünün parçası olmak ister. Toplumsallığı ve kolektif olan her şeyi reddeden neoliberal (yeni-sağ) rejimin istatistiksel bir rakama indirgediği Anadolu’nun ve kent varoşlarının yoksulları bir paket makarna bir çuval kömür için belli partilerin tabanı olurken, bir yandan da bu tarikat-cemaat çevrelerine sığınarak teselli buldular ve halen bulmaktalar… Yoksul insan, büyük şehrin gökdelenleri arasında sadece ve sadece hiç kimsedir; ama tarikat-cemaat ona birisi olma duygusu verir. Ve bu sorgulanmamış aidiyet duygusuyla gider ailesini, çoluğunu çocuğunu badem bıyığıyla takunyası arasında bir ömür geçiren sapıklara emanet eder.
Yanlış anlaşılmasın burada bahsettiğim neoliberal dünyanın yalnızlığı sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Dünyanın hemen hemen tüm metropolleri yalnızlar kulübüne dönüşmüş vaziyette. Avrupa ve Amerika’da pazar günleri kiliseleri dolduran kalabalıkların aslında ne İsa’yla bir işi vardır nede Musa’yla; oturup iki çift laf edecek insan aradıkları için gitmekteler kiliseye ve diğer ibadethanelere. Batı dünyasında insanın insana yabancılaşması Nirvana yapmış vaziyette…
Şimdi başa dönersek, bu tarikat-cemaat meselesinin yol açtığı toplumsal bireysel sorunlar nasıl önlenebilir ?Bir, devlet sosyal sorumluluklarını yerine getirip ülkenin her köşesine bilimsel-kaliteli ve demokratik eğitim olanaklarını var edecek-ama önce vatandaş bunu talep edecek. İki, aileleri kırsal kesimde-köylerde yaşayan öğrenciler için okula gittikleri yerlerde modern-sağlıklı ve parasız yurt binaları inşa edilmeli ve bunlar her kasabada yeterli sayıda öğrenci barındırabilmelidir. Üç, tarikat-cemaat çevrelerine el altından para akıtan tüm kanallar kapanmalı. Dört, devlet ülkenin her yerinde yeterli sayıda modern kreş-anaokulları açmalı ve burada eğitim verebilecek kalitede eğitimciler yetiştirmeli. Beş, mantar gibi yayılan AVM’lerin yerine, devlet ülkenin her il ve ilçesine-büyük şehirlerde semt ve mahallerde geniş halk yığınlarının kültürel ihtiyacını karşılayacak (kitap, sinema, sergi, konser, forum, gösteri vesaire) modern ve çok amaçlı kütüphaneler açmalı. Altı, halk eğitim merkezleri modernleştirilip ülkenin her köşesine yayılmalı; sadece nakış-dikiş dersleri vermek için değil, sosyal üretim ve dayanışma ağları kurabilmek için. Yine ülkenin her yanına her yaştan insanın faydalanabileceği ücretsiz spor salonları inşa edilmeli…
Parayı ve kârlı olmayı her türlü değerin üstünde tutan neoliberal düzende böylesi talep ve beklentiler fantezi ötesine geçmez… Başka bir deyişle, neoliberal rejimin hegemonyası sürdüğü müddetçe cemaat-tarikat soruları ve sorunları hep olacaktır. Peki ne zamana kadar? Yoksul ve ezilenlerin daha adil, eşit ve özgür bir dünya için tekrar güneşin fethine çıkacakları güne kadar…
Seattle, Washington
[1] Modern Eğitim Fen dershanesi-sol kesimde marka olmuş dershaneler gurubu
[2] Fırat Eğitim Merkezi-dershane sektörünün büyük oranda elinde bulunduran Gülencilerin dershaneleri.
1,821 total views, 1 views today