30.11.2022 |
Murat Belge’nin Hayatı ve Eserleri
Bülent Avcı
Murat Belge eskiden sadece sol çevrelerde bilinirdi, ama bugün sağcılar ve futbolcular arasında da epey bir popülerliği var. Kendisi İngiliz filolojisi eğitimi görmüş; iletişim yayınların kurucularından. Halen yayınlanan ve uzun yıllar editörlüğünü yaptığı Birikim dergisinin kurucusu. Yabancı dillerden yaptığı çevirilerle (Joyce, Faulkner, Dickens…), Türkçeye kazandırdığı kitaplarla da biliniyor. Uzun yıllar Bilgi Üniversitesinde karşılaştırmalı edebiyat dersleri verdi. Belge baba tarafından sağcı anne tarafından solcu bir ailenin tek çocuğu: O meşhur Yaban romanının yazarı, Yakup Kadri, Belge’nin dayısı olur. Babası Burhan Asaf Belge Adnan Menderes’in önemli danışmanlarından biriydi…
Şunu en başından belirtmeliyim ki bu yazının amacı ne Murat Belge’ye saygısızlık yapmak ne de kendisine övgüler düzmektir. Amaç Murat Belge üzerinden Türkiye’nin son kırk yılına bakıp soldaki düşünsel savrulmaları biraz daha iyi anlamaya çalışmaktır.
Bilindiği üzere Belge 12 Mart öncesi Dev-Genç hareketine-özellikle Mahir Çayan önderliğindeki THKP-C geleneğine sempati besliyordu. 12 Eylül öncesinde ise yine Çayan geleneğinden gelen, Türkiye’nin o dönemde en kitlesel ve en etkili hareketi olan, Dev-Yol çevresine yakın olduğu bilinir. Yani 1980 öncesi Belge sol içerisinde saygın bir yeri olan, söyledikleri-yazdıkları geniş çevrelerce dikkate alınan birisiydi…
1980-1990 arası Neoliberal rüzgarlar ve Özal’ın çikita muzları sadece sırdan insanları değil okumuş-yazmış birçok insanın da düşün ve inanç dünyasını altüst etmişti. Bu ‘düşünen’ insanlardan biri de Murat Belgey’di. Kendini halen sosyalist olarak tanımladığı halde, 1950 sonrası Şerif Mardin ve müritlerinin türettiği yeni-sağ söylemlerle konuşmaya başladığı zamanlardı…
Askeri Vesayete karşı demokrasiyi, merkezi oluşumlara karşı çevreyi, Cumhuriyet elitlerine karşı milleti savunur gibi duran bu ve benzeri karşıtlıklar üzerinden sağ söylemlere hafif bir sol makyaj yaparak meşruiyet kazandırıyordu üstat….
Yaşı müsait olanlar hatırlar, sağcı bir yayın müdürünün yönettiği solcu bir gazete vardı 1990’larda, Radikal gazetesi. Belge haftada iki kere köşe yazısı yazıyordu Radikal’de. Yazdıkları yazılardan, açıktan deklare etmese bile, Marksizm ile arasına mesafe koyduğu ve Neoliberalizm ile flört halinde olduğu belliydi. Böylesi bir savrulmayı anlamakta, solcu bir üniversite öğrencisi olarak, gerçekten zorlanıyordum. Bir anekdottan bahsetmeden geçemeyelim burada. Atilla İlhan bir röportajında
‘Biri Murat Belge’nin 30 sene önce yazdıklarını okusa ve uykuya dalsa…30 sene sonra uyansa ve bugün yazdıklarını okusa gözlerine inanamaz’
Diyerek sol entelektüel çevrelerdeki savrulmaya gönderme yapmıştı.
O hafta yıllık iznini kullanmakta olan Belge’den bir ses gelmiyor bununla ilgili. Ama daha ilginç bir şey oluyor: o dönem Sabah’tan Radika’le transfer olan, CHP’nin Bebek temsilcisi, Hasan Bülent Kahraman Belge’nin imdadına yetişiyor: Kahraman’a göre Belge’nin solculuktan başlayıp sağcılığa yelken açan otuz yıllık yolculuğu son derece normaldi… Yıllık izninden dönen Belge özgür düşüncesinin kendisini götüreceği yerlerden hiç korkmadığını belirtiği yazısında Hasan Bülent Kahraman’a bir selam çakıp yoluna devam etmişti…
1990’lı yıllar; devlet üniversitelerine paralı gece bölümleri eklenmiş ve arkasından gündüz bölümleri de paralı hale getirilmeye çalışılıyordu. Özellikle büyük şehirlerde Üniversite öğrencileri sokaklara çıkıyor gözaltı, dayak, işkence ve hapis ihtimallerini göze alıp ve parasız eğitim talep ediyordu(k). Üniversite harçları dönemin popüler konusuydu. Televizyonlardaki tartışma programlarından gazetelere birçok mecrada öğrencilerin parasız eğitim talebi konuşuluyordu.
Murat hoca bu konudan da geride kalmayıp bir yazı döşenmişti Radikal’deki köşesinde.
Belge yazısında özetle, üniversite öğrencilerinin hemen hepsinin dershane süreçlerinden geçtiğini ve bu dershanelerin paralı olduğunu; dershane parası ödeyebilenlerin üniversite harç ücretlerini de pekâlâ ödeyebileceklerini ve mırın kırın yapmalarına gerek olmadığını söylüyordu…Üstat hızını alamayıp yoksul öğrenciler için, Amerika örneğini göstererek, bir burs sistemi kurulup sorunun gürültüsüz patırtısız çözülebileceğini de ekliyordu yazısına. Belli ki Amerikan burs sisteminin nasıl bir bataklığa dönüştüğünden haberi yoktu sayın Belge’nin.
Bu söylem o dönem sağcıların kullandığı bir numaralı argümandı. Ve Murat Belge hem solcu pozu veriyor hem de sıkılmadan neoliberallerin ağzıyla konuşabiliyordu. Ya da çoktan liberal olmuştu da kendi ağzıyla konuşuyordu. Burada öğrencilerin onca para verip dershanelere gitmesinde bir sorun görmüyor ve ‘dershaneye para veren üniversiteye de harç öder ne var bunda’ diyebiliyordu… adil olmayan fiili bir durumu referans gösterip diğer bir adaletsizliğe dayanak yapmıştı bir zamanların ‘sosyalist’ Murat Belge’si. Yazısını okuduktan sonraki şaşkınlığımı ve hayal kırıklığımı hiç unutmam…
Bunlar daha giriş taksimiydi; Belgenin faça kayma durumları 2007 de Taraf gazetesine köşe yazmaya başlamasıyla tavan yaptı: spor ayakkabı giydiği için kendisini ‘genç sivil’ zanneden kullanılışlı aptal Yıldıray Oğur ve minibüs muavini yardımcısı Rasim Ozan Kütahyalı gibi tiplerle yan yana olmaktan geri durmadı üstat. Yayın tarzı 1980 öncesi Aydınlık Gazetesi’ni andıran Taraf gazetesi Türkiye’de askeri vesayeti bitireceğiz sloganlarıyla şahlanıyordu…
Murat Belge Taraf gazetesinin Gülen’cilerin inisiyatifi ile oluştuğunu bilmeyecek kazar cahil değildi elbette. Türkiye’ye özgü geleneksel cami-kışla geriliminde hikmetleri kendinden menkul liberaller, Amerika’nın ılımlı İslam politikaları paralelinde, camiye oynuyorlardı epey bir zamandır. Belge’de bu eğilimi takip ederek Taraf gazetesindeki köşesinde AKP’ye övgüler düzmekle meşguldü. Belge’ye göre solcular-sosyalistler çuvallamışlardı; özgürlük ve demokrasi AKP’yle gelecekti memlekete. Arşivlerden belgenin yazılarına bakarsanız, üstadın ‘yürü be koçum kim tutar seni’ kıvamında olduğunu görürsünüz.
Sonrasında 2010 Anayasa Referandumuna, eskiden yakın arkadaş olduğu birçok devrimci sosyalistin uyarılarına rağmen, ‘yetmez ama evet’ cephesinde katılan Belge façaların en büyüğünü kaymıştır. Referandum sonrası kullanım süresi dolan Murat Belge ve onun liberal biraderleri kapı önüne konulmuşlardır. Kendisine bu konuda bir açıklama yapıp yapmayacağının sorulduğu bir TV programında Belge’nin söyledikleri insanı hüzünlendiren cinstendi ‘biz demokrasiyi New York’tan gelen insanlarla yapacak değiliz’… AKP’yi ve siyasi ortağı Gülen çevresini devrimci bilmişti üstat…
Geçenlerde bu konuda yazdığı yazı ise ilkinin daha bir akla zarar versiyonu: Belge Türkiye’nin bugün ki kötü durumunun 2010 referansı ile ilgisi olmadığını; aksine içinde bulunduğumuz kötü koşulların 2017 sonrası gelişmelerden kaynaklı olduğunu söylüyor…
Belge hızını alamamış olsa gerek Ergenekon davaları döneminde sosyalist hareketlerin önderlerinden bir kısmını Ergenekon üyesi ilan etti… Polisin sıktığı biber gazıyla hayatını kaybeden Metin hocaya Ergenekoncu diyebilecek kadar koordinatlarını kaybetmişti Belge.
Gülenciler ve AKP arasındaki çatışmanın yoğunlaştığı dönemlerde ve 2015 darbesi sonrası ortalıktan yok oldu bir süre. KHK’larla üniversitelerde 1980 sonrası yapılan akademisyen kıyımına benzer bir operasyon yapıldı. Binlerce eğitimcinin hayatı cehenneme döndü.
İşten atılan akademisyenlerin bir kısmı batı ülkelerinde iş bulabilmek için risk altındaki akademisyenler programına başvurdu. Çok azı bu imkanlardan faydalanabildi… bunları niye anlatıyorsun dediğinizi duyar gibiyim… Biz sonradan öğreniyoruz ki Murat Belge’de bu programa başvurmuş ve o çok değerli İngiliz dostlarını araya koyup 2018’den beri bu program kapsamında Oxford Üniversitesi’nde çalışıyormuş. Murat Belge gibi birçok solcunun desteğiyle ideolojik hegemonyasını kuran AKP’nin mağdur ettiği onca akdemiysen varken, Belge kendisini mağdur hissetmiş olmalı ki bu imkândan faydalanıyor olmaktan utanç duymamış. Yani her durumda Murat Belge kendisini haklı çıkartabilmiş.
Elbette ki insan değişir, hepimiz değişiyoruz. Düşüncelerimiz, duygularımız, bedenimiz, çevremiz vesaire durmadan değişiyor. Murat Belge ya da herhangi bir başkası düşüncelerinde radikal değişimler yaşayabilir. Burada sorun Belge’nin halen solculuk oynaması; çıkıp açık olarak dese ki ‘ben artık solcu falan değilim’ eyvallah der geçeriz. Bu riski almıyor Belge; böylesi bir deklarasyonda epeyce müşteri kaybedeceğini çok iyi biliyor.
Daha geçenlerde yazdığı bir yazıda mealen şöyle diyor üstat: memleket giderek Kemalist ve dinci-muhafazakar kamplara bölünüyor ve kendisi her ne kadar Kemalist olmasa da bu ayrışmada Kemalist kampta yer alacakmış… İroni dedikleri böyle bir şey herhalde… Üstat AKP’nin gidici olduğunu anladı dümeni nereye kıracağını hesaplıyor…
Türkiye’de düzene soldan muhalif köklü bir devrimci-parti ve örgütlenme geleneği olmadığı için organik aydın diye tanımlanan şekliyle entelektüeller yetişmiyor-ya da çok az yetişiyor. Murat Belge sadece bir örnek ve belki de en masum olanı… azımsanmayacak sayıda insanın düşünce dünyasını etkilemiş; iletişim yayınları gibi prestijli bir yayınevini kurmuş; onca kitap yazmış; çeviriler yapmış; ve üniversitede dersler veren bir profesör; 12 Mart 12 Eylül görmüş ve 1960’lardan beri siyasetle ilgili… Ama gel gör ki bunların hiçbiri organik aydın olmaya yetmiyor… Sen git lise mezunu bir imamın liderliğindeki cemaatin kontrolündeki bir gazetede askeri vesayete karşı mücadele ediyorum diye köşe yazıları yaz… Olmadı, üniversite diploması tartışmalı bir siyasetçinin dolduruşuna gelip yetmez ama evet diye bağırıp din soslu neoliberalizmin (yeni-sağ) hegemonya kurmasına katkıda bulun… Sonrada bu hegemonya sonucu oluşan baskıcı otoriter düzenden şikayet et ve kendini risk altındaki akademisyen diye pazarla ve kapağı Oxford’a at…
Ne diyelim… Murat Belge’nin hayatı ve eserleri.
Bülent Avcı
Seattle, Kasım 2022
728 total views, 3 views today