Press "Enter" to skip to content

Dillerin Küresellik Düzeyi Bağlamında Çokkludil Eğitim / Ulaş Başar Gezgin

01.09.2019

 

 

 

 

Dillerin Küresellik Düzeyi Bağlamında Çokkludil Eğitim

Ulaş Başar Gezgin

Çokdilli eğitim, birçok coğrafyada, yok sayılan ya da ihmal edilen dilsel azınlıkların bir demokratik talebi niteliğinde. Kimi ülkelerde sığınmacılar bağlamında tartışılıyor. Birçok ülkede ise zaten on yıllardır uygulanıyor. Dolayısıyla, “olur mu olmaz mı” tartışması güncel değil.

Bir Afrika Dili Olarak Fransızca

Bu iki bağlam dışında, bir de, küreselleşme ekseninde bir çokdilli eğitim kavramsallaştırması öne çıkıyor. 2. Paylaşım Savaşı’nın gerçekte iki kazananı oldu: ABD ve SSCB. Fransa da kazananlar arasında sayılmakla birlikte, büyük savaş sonrasında Fransa’nın çeşitli sömürgeleri ya ulusal kurtuluş mücadelesi başlattılar ya da bağımsız oldular. Böylelikle, Fransızca, küresel bir sömürge dili olma niteliğini hızla kaybetti ve Fransa dışında en çok Afrika ülkelerinde konuşulur oldu. Bunun bir nedeni, bu ülkelerin çok çeşitli dillere sahip olması dolayısıyla Fransızca’nın ortak bir resmi dil niteliği taşıması ise, bir diğeri, Afrikalı eğitimli kesimin Fransızca sayesinde ‘yurtdışına kapağı atma’ özlemi idi. Bugün, sözgelimi, sömürgecilik döneminde ‘Hindiçin’ ya da ‘Çinhindi’ biçiminde tek bir ülke olarak adlandırılan Laos, Kamboçya ve Vietnam’da Fransızca konuşanların sayısı yok denecek kadar az. Fransızca, hızla bir Afrika diline dönüşmüş durumda.

İşgalcilerin Bıraktığı Diller: İspanyolca ve Portekizce

İspanyolca’nın ve Portekizce’nin öyküsü de dikkat çekici: Bugün Portekizce konuşulan Brezilya dışındaki Güney Amerika ülkelerinin neredeyse tümünde İspanyolca resmi dil. Yerli dilleri ya geri planda ya da İspanyolca kadar konuşulmuyor. ‘Fatih’ olarak adlandırılan Avrupalı işgalcilerin soykırımcı politikaları dilde de kendini gösterecekti. Dahası, Afrika örneğindeki gibi, kıta genelinde yaygın bir ortak dil olmayınca, bu boşluğu İspanyolca dolduracaktı. İspanyol ve Portekizli sömürgeciler, 19. yüzyılda bağımsızlıkçı güçlere bir bir yenilip de ‘geldikleri gibi giderken’, dillerini miras bırakıyorlar. Fakat bu kültürel ilişkilenme de, küresel bir nitelik taşımıyor; çünkü İspanya, Portekiz ve Güney Amerika dışında, Kuzey Amerika’daki göçmenleri ve tek tük Afrika ülkesini saymazsak, dikkate değer bir İspanyolca/Portekizce konuşan nüfus bulunmuyor…

Yeni İpek Yolu’nda Çince

Çince, bir küresel dil niteliğini bir ölçüde taşıyor; fakat bu, ikinci dil olarak Çince öğrenenlerin sayısal fazlalığından değil, Çinlilerin dünyanın hemen hemen her ülkesinde yaşamasından ileri geliyor. Küresel ölçekli bir yeni İpek Yolu düşüncesine dayanan Kuşak ve Yol projesiyle, Çince’nin çok daha fazla yaygınlaşacağını ve ikinci dil olarak Çince programlarının da öne çıkacağını göreceğiz. Bu yükseliş, Konfüçyüs Enstitüleri eliyle ivme kazanıyor ve kazanacak. Öte yandan, yazım zorluğu ve tonlu bir dil olması dolayısıyla Çince’nin küresel düzeyde kitleselleşip bir ortak dile dönüşmesinin önünde yapısal engeller bulunuyor.

Dünya savaşının yenilenleri olarak Almanya’nın ve İtalya’nın dillerinin hiç bir küresel etkisi bulunmuyor. Almanya, son dönemlerde, çeşitli ülkelerde Alman üniversiteleri açarak, bu etkiye ulaşmaya çalıştı/çalışıyor; fakat çıkan sonuç, beklenenin gerisinde. Arapça eski sömürge dili niteliğinde; sayısal olarak eski İslam imparatorluklarının ve İslam coğrafyasının ötesinde yaygın değil. Yenik ülkelerden olan Japonca’nın küresel etkisi de kısıtlı. Böylelikle, sıra, Rusça ve İngilizce’ye geliyor.

Avrasya Dili Olarak Rusça

Rusça’nın Avrasya’daki eski Sovyet ülkelerinde hâlâ etkili olduğunu görüyoruz. Soğuk Savaş döneminde, SSCB ile kapitalist dünyanın ilişkileri oldukça kısıtlıydı. Dolayısıyla, küresel bir öngörü sahibi olmak için İngilizce ve Rusça yayınları incelemek şarttı. Fakat bugün bu eski Sovyet coğrafyaları da İngilizceleştiriliyor. Çok sayıda gönüllü ya da profesyonel çevirmen, oralarda neler olup bittiğini hızla dış dünyaya aktarıyorlar ve de tam tersi. Yine de, Çin gibi Rusya’nın da hegemonik gücü, bir ölçüde etkili oluyor. Bu ülkeler, yüksek maaşlı birçok iş için İngilizce bilmenin gerekmediği yerler. Bu da, Rusça’nın küresel olmamakla birlikte değişik ülkelerde hâlâ etkili olmasıyla ilişkili bir durum.

İngilizce: 50 Ülkenin (Eski) Resmi Dili

Gelelim İngilizce’ye: İngilizce’nin üstünlüğü, bir kere, İngiltere’nin her dört dünya ülkesinden birini sömürgeleştirmiş olmasından ileri geliyor. Fransızca ve İspanyolca örneğinde olduğu gibi, birçok ülkede, İngilizce, değişik dilsel topluluklar için ortak dil niteliğinde ve/ya da zaten ortak bir dili olan bir ülkeye resmi dil olarak zorla kabul ettirilmiş. Bunun için ilk akla gelen örnek, kuşkusuz, Hindistan olacaktır. Bir diğer üstünlük, İngilizce’nin bir yandan önceki hegemonik güç olarak İngiltere’nin bir yandan da sonraki hegemonik güç olarak ABD’nin dili olması. Bugün, kalabalık nüfus dolayısıyla, en çok konuşulan dil Çince (Mandarin) olmakla birlikte, ikinci dil olarak en çok öğrenilen ve konuşulan ise, İngilizce. İngilizce, ABD’nin gerileyip Çin’in yükseldiği bir dönemde bile, belki de daha da hızla, ortak küresel dil olma yolunda. Oysa, bilişsel olarak, buna en uygun dil olduğu söylenemezdi. İspanyolca ve İtalyanca gibi, okuması-yazması kolay ve tonal olmayan dillerin ortak dil olma olasılığı daha yüksekti. Ancak, birçok örnekte olduğu gibi, burada da, siyaset, ticaret ve ekonomi, bilişsel özelliklere göre ağır basıyor. Küreselleşmede akıl mantık aramak doğru değil…

Bir Sömürgeleştirme Aracı Olarak İngilizce Eğitimi

İşte bu bağlamsal nedenlerle, çokdilli eğitim, kaçınılmaz olarak, bir ulusal dil, İngilizce, bir etnik dil ya da ikinci bir yabancı dil gibi bir formüle yöneliyor. Dünyayı tanımak ve anlamak için İngilizce bilmek şart; ancak nasıl bir İngilizce eğitimi? Bu soru, çok önemli. Çok önemli, çünkü İngilizce bir ortak dil gibi de öğretilebilir, Hong Kong ve Filipinler örneğinde olduğu gibi, bir zihinleri sömürgeleştirme aracı olarak da… Örneğin, çeşitli ülkelerde, başka kültürlerden gelme öğrenciler, İngilizce öğrenirken bir İngiliz adı almaya yönlendirilir. Gerekçesi, yabancıların (elbette kastedilen her zaman ‘Batılılar’dır) bu yerel adları doğru telaffuz edemeyeceğidir. Ancak, küçük yaşlarda bir yabancı ada sahip olmanın kimlik gelişimine etkileri de olacaktır. Bu temel düzeydeki örnek bile, sömürgeleştirme zihniyetini reddeden bir İngilizce eğitimi üstüne daha fazla düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.

Sonuç olarak, çokdilli eğitimi, artık küreselleşme tartışmalarından bağımsız olarak ele almak zor. İngilizce eğitiminin gizli müfredatı gözden kaçmamalı.

 2,230 total views,  1 views today

Copyright © 2020 | Design & Development Serdar Kurtoğlu